14 Mayıs 2025 Çarşamba

Bolşevik Umdelerinden: İslam Hurûfu Yerine Latin Hurûfâtı - Sebilürreşad

  (Sebilürreşad, Aded 634, Sahife 157 - Efrenci 15 Ocak 1925)

  Bolşevik Umdelerinden: İslam Hurûfu Yerine Latin Hurûfâtı 

  Türkistan ahvâli hakkında Aşkâbâd'dan Yeni Kafkasya gazetesine yazılan bir mektupta deniliyorki: "Bolşevikler Hilâl'e karşı dekaret neşrettikleri zaman ortaya Latin hurûfâtı mes'elesini çıkardılar, Arap hurûfâtına yavaş yavaş hücûma başladılar. Bu mes'elede Bolşevikler bir şeytanlık yapıyorlar. İslâm ve Türk düşmanı olan birkaç herif Rus Bolşevikleri (Biraydo gibi) Arap hurûfâtını himâye ederek meydana çıkıyor. Bir kısım Ruslar ilim ve fen terakkisi nâmına Latin hurûfâtı takdîm ederek "Fennî delîller gösteriyorlar!" Siyâsî idâre ise müslüman komünistlere Arap hurûfâtına karşı ciddî bir hücûm ve muhârebe açmayı, Arap hurûfâtı taraftarlarını aks-i inkılâbcı göstermeyi, Çeka ile tedhîş etmeyi kat'î sûrette emr eder. Gûyâ Arap hurûfâtına karşı hareketi, Ruslar tarafından değil, müslümanların kendileri tarafından olarak göstermeye çalışıyorlar. Moskova bendeleri de bütün ictihâdları ile velîyyü'n-ni'metlerine sadâkat gösteriyorlar. Bir Romalı "Kölelerimiz sâdık oldukları müddetçe Roma hâkimiyeti ebedî olacaktır." demiş. "Müslüman komünistler sâdık oldukça Moskova hâkimiyeti ebedî olacaktır." demeye de Pasköteski, Goldenberg ve Anderyeflerin hakkı vardır."
 
Me'haz: (Sebilürreşad, Cild 25, Bağcılar Belediyesi Başkanlığı, Sahife 171)

10 Mayıs 2025 Cumartesi

Beyan'ül Hakk Refikimizden - Meşrik İrfan Gazetesi

  (4 Receb Eş'şerif 1328, 11 Temmuz efrenci 1910) 
 
  "Sırat Müstakim" refikimizin 94 numerolu nüshasında görülen bir makale ehemmiyyet mündericatına mebni mulahhasen ber verh ati derc olunur:

 
Avrupa'da Talebemiz

İstanbul'da Tesettür - İşret Aleniyye
  
  Talebemiz içinde hüsn ahlak ile temeyyüz itmiş ve memleketi hakkında hüsn niyyet perverde eylemekde bulunmuş olan zevat muhteremenin vücudunu işitmek erbab sadakatin kalbine bir feyz işrah bahş eylemekdedir. Fakat tehalüf tebayi' hasebiyle içlerinde ba'zılarının kendilerini hüsn idare idemiyerek ma'etteessüf adab şer'iyye ve ahlak milliyyemize münafi harekata cür'et eylediklerini, ezcümle bulundukları mahallerde şapka ile resm aldırarak bu tarafa göndermekde olduklarını işidiyoruz. Bu da memleketin terakki ve tealisini düşünenlerce, talebemizin tahsillerinden istifade ümid idenlerce elem azimi mucib oluyor. Şu hal esef iştimal vaki' ise hükumetin balada beyan olunan kaziyyei mühimmeyi asla nazar i'tibara almamakda, talebenin ahvalini mürakabeye me'mur zevatın dahi vazifelerini lakaydiyle ifa itmemekde oldukları añlaşılıyor. Avrupa'da ulum ve fünun mütenevvia tahsil itmiş, fakat kendisinde ahlak ve adab milliyyeden eser kalmamış, kavmiyyetini zayi' itmiş olan gençlerimizden millet ne gibi bir hidmete intizar itmelidir? Efradından bulunduğu milletin hukuk u haysiyyetine ve hissiyat ve adat mevzuasına riayeti olan bir genç o milletin alamet fahiresi dimek olan o serpuşu çıkararak şapka ile gezemez.

   Bu babdaki meslek lakaydi acaba hangi siyaset ve hangi hikmet ile kabil te'lifdir? Yoksa tahsil içün olsun, me'muren olsun Avrupa'ya giden ehl İslam'ın serpuş millilerini bırakarak şapka isti'mal eylemelerini tecviz ider bir hükm şer'i var da biz mi bilmiyoruz? Elhasıl hükumetimiz din u milletin merzasına kat'iyyen muvafık olmayan ahval u harekatı men'a ve mütecasirlerini te'dibe muktedir değilse, Avrupa'ya talebe i'zamından ferağat idelim de evladımızın memleketimizde iktisab hüner ve ma'rifet eylemeleri her neye mütevakkıf ise anı istikmale çalışalım. Millet mukadderatını tevdi' eyleyeceği ellerin böyle fena bir halde yetişdiğini asla tecviz itmez. Gençlerimizi din hususunda böyle zaif ve mübalatsız gördükçe insanda doğrusu millet İslamiyye'nin terakki ve tealisi ümidi kalmıyor.

  Zamanımızda hususat diniyyede cehalet adeta zarafet add olunarak diyanet celilei İslamiyye'nin hakaikine vukufla iştiğal abes görülüyor. Evet dinde cehalet o dereceyi bulmuş ki şeair celilei İslamiyye'ye münafi bir hareketi görülen kimseye bir müktezai emr ilahi, kavl leyyin ile ma'ruf emr olunmak istenilse bunu hürriyyet şahsiyyelerine tecavüz addiyle i'tirazata ve ma'rufu emr iden zat hakkında bir takım tefevvühata kıyam ederler. Mesela merkez hilafet İslamiyye olan İstanbul'da hatta devair resmiyyeden ba'zılarında Ramazan şerifde alenen nakz sıyam ma'etteessüf görülüyor. Ramazan şerifde aklama kahve pişiren kahveciyi bihakkın men' iden polis me'murunun hareket vakıası hürriyyete münafi add idilerek bir çok i'tirazat u münakaşata sebebiyyet virir. Hürriyyeti bu derece mutlak suretde tefsir idecek kadar cehalet gösteren İslamlara acımamak kabil mi?

  Mevsim münasebetiyle mekatib İslamiyyece bir çok tenezzühler yapılıyor. Ezcümle bürhan terakki menfaatine Yalova'ya icra idilen seyahatde vuku'a getürülen ahval ğayr meşru'a cidden bais teessüf ve teessürdür. Mekteb tenezzühlerinde kurulan işret trapezalarının ma'sum evlad vatanın ahlakı üzerinde hasıl ideceği sui te'siratı ta'dad itmeğe lüzum göremem. Hele bu gibi halat müessifeye karşu devair aidesince gösterilen tavr lakaydiye ne kadar hayret idilse azdır.

  Adab ve ahlak umumiyyeyi muhafaza itmek ve bunu muhill her gune hareketi men' eylemek vezaifi cümlesinden değil midir? Yoksa zabıtamız ma'sum mekteb çocukları arasında muhadderat İslamiyye ortasında elhasıl alenen işret iden bir kimseyi o halinden men' itmeği - hürriyyet şahsiyyesine tecavüz addiyle - münasib görmüyor da menfaat ammı feda mı idiyor? Umuma mahsus mahallerde alenen işret men' idilse hükumetin bu hareketi hangi şeriate hangi kanuna hangi medeniyyete muğayir düşer? Alem insaniyyete bundan büyük hidmet mi tasavvur idilür?

  Şeriat celilei Muhammediyye'nin muhadderat islamiyye içün ta'yin buyurduğu tesettür bugün ne hale gelmişdir. Kadınlarımız içün pek büyük fahr ü şeref bahş iden iş bu tesettür maddesinin hüsn muhafazasına dikkat ve nezaret itmek kimlerin vazifesidir? Avrupa terbiyesiyle müftehir münevver'ül fikr ba'zı aile reislerinin kadınlarını tesettüre da'vet itmeyecekleri derkar bulunduğundan bunları hükm celil şer'iye riayete da'vet vecibesi hükumete ve ulemaya terettüb itmez mi?

  Kadınlarımızın kıyafetleri hele seyr mahallerinde erkekler içerisinde düşüp kalkışları o kadar çirkin manzara teşkil idiyor ki dinine muhabbeti, riayeti olan bir kısm ehl İslam eyyam ta'tiliyyede tenezzühe çıkup da muğayir merza ahvali görüp müteessir ve dilhun olmakdan ise evlerinde imrar vakt itmeği tercih idiyor.

  Sadede gelelim: Avrupa'ya talebe i'zamı şu sırada menafi' memleket noktai nazarından vacib görülüyorsa talebemizin Avrupa'da adab ve ahlak milliyyemiz dairesinde hareket itmelerini te'min idecek ciddi tedabir ittihazı hükumet içün farzdır. Her sene ahlak ve meslekleri layıkiyle añlaşılmamış yüz talebe göndereceğimize haklarında tahkikat amika icra idilmiş; neticede hüsn hal u hareketi ve adab ve adat İslamiyyeye riayeti tahakkuk itmiş on talebe i'zam idelim. Avrupadan gelecek yüzlerce talebenin nerede istihdam ve ne suretle terfiyye idecekleri de mülahaza olunmalıdır. Memleketimizin hal hazır ictimaisi acaba Avrupa'ya çok talebe i'zamına müsaid midir? Avrupa'dan gelecek hüner ve ma'rifet sahibi gençlerimizin kaffesi içün hidmet devlete girmeksizin te'min maişet olunabilmesi kabil olacak mı? Dikkatli intihablar neticesinde Avrupa'ya gönderilmiş olan talebemiz içinde de muğayir merza ahvale cür'et idecek olanlar bulunursa bunlar (hamiyyet u diyanetinden emin bulunduğumuz) nazırları tarafından vaki' olacak iş'ar üzerine muhassasatlarının kat'ıyla derseadete celb olunmalıdır. Bu yolda ittihaz olunacak tedabirin te'sirat hasenesi görülür i'tikadındayım. Her halde Avrupa'ya göndermek üzre evsaf matlubeyi haiz talebe bulabilmek içün evvel emrde memleketimizdeki mekatibi ıslah itmek, ulum diniyye derslerine ehemmiyyet virmek, hey'et ta'limiyyeyi ilmen ve ahlaken evsaf lazımeyi haiz zevatdan teşkil eylemek icab idiyor. Mekteblerimiz içün dinden bahis Türkçe yazılmış ciddi eserler aramak iktiza ider ki Trablus Şam ulemasından Hüseyn Cisr efendi tarafından te'lif idilüp üstad muhteremimiz Manastırlı İsmail Hakkı efendi hazretlerinin tercüme ve şerh eyledikleri risalei Hamidiyye nam kitab müstetab bu maksadı layıkıyla te'min ider. Diyanet celilei İslamiyye hakkında mebahis akliyye ve mesail nakliyyeyi muhtevi bulunan kitab mezkur mekatib ü medaris İslamiyye'de düstur ta'lim ittihazına bihakkın şayandır. Bunun ğayet i'tina ile tedrisine sarf mesai' olunması vacibdir.

Beyan'ül Hakk

  Avrupa'ya giden Osmanlılardan ba'zılarının şapka giydikleri ötedenberi söylenmekdedir. Yalnız ona dair birkaç söz söylemek isteriz. Fakat bunun bir cihet şer'iyye ve diniyyesi vardır ki andan bahs itmeyeceğiz.

  Evvela müslim ve ğayr müslim gençlerimize sorarız ki bir Osmanlı Avrupa'da gerek tahsil ve gerek mesalih saire içün bulunduğu sırada milliyyetini, Türklüğünü, Osmanlığını muhafaza içün şapka mı giymeli yoksa fes mi? Bi'ttab' fes giyerse kavmiyyet ve milliyyetde sebat itmiş ve kendisini Osmanlı olarak göstermiş olur. Öteden beri görülüyor ki herhangi millet efradından biri milel saire memalikine gitdiği vakit milli serpuşlarını tebdil itmemişlerdir.

  Frenkler; memalik İslamiyye'ye ilk duhullerinde şapkalarını, sakallarını, elbiselerini, adat milliyyeleri üzre ibka idüp asla tağyir ve tebdil itmemişler. Ve İslamlardan o şekilde insan görmeyenlerin nazar istiğrabına ve çocukların hakaretine ma'ruz kaldıkları halde asla fütur getürmeyerek kiminin sakalının ortası ve kiminin kenarları traş olduğu ve her millet kendisine mahsus şapkalarını labis bulunduğu halde İslamlar arasında tanınmışlar. Çok uzağa gitmeyelim. Elyevm bir İngiliz Fransa memleketine gitdiğinde adat ve ahlak milliyyesini anlara benzetmek istemez. Şapkasını, sakalını İngiliz adatına muvafık suretde ibka eyler. Japonlar o koca Japon evladları Avrupa'ya tahsile gitdiklerinde adat milliyyelerini kat'an terk itmediler. İffet ve namuslarını muhafaza eylediler. Avrupa'nın sanayi'e, maarife müteallik ulumunı tahsil idüp memleketlerine avdet itdiler. Bilmiyoruz bize ne olmuş ki adat milliyyemizi bırakarak oturmamızı, kalkmamızı, me'kulatımızı, melbusatımızı vira Avrupalılara benzetmeğe bir temayül gösteriyoruz.

  Genclerimiz Avrupa'da şapka giydikleri sahih ise bu iki şeye haml olunmak lazım gelir. Birisi her hususda frenkleşmeği arzu itmek, ikincisi Avrupa'da fes giyenler nadir olduğundan bir hakarete ma'ruz olmamak içündür. Birinci şıkka ihtimal viremeyiz çünki kendi milletini terk iden kimseden daha alçak tasavvur olunamaz. Olsa olsa hakarete ma'ruz kalmamak içün olmalı. Lakin Avrupa gibi hürriyyet ve medeniyyetde pek ilerüye gitmiş olan bir memleketde zann itmeyiz ki bir Osmanlı serpuş millisini giydiğinden dolayı düçar hakaret olsun. Hatta ba'zı tüccarlarımız fes ve sarığıyla liecel et'ticare Avrupa'ya gidüp geliyorlarda düçar taarruz ve hakaret olmayorlar. Fi'lhakika bir kimse görülmedik bir elbise ile bir memlekete giderse herkesin nazar dikkatini celb ider. Fakat temadi itdikçe, çoğaldıkça herkes alışır kesb i'tiyad ider. Zaman istibdadda bir çok Türk ve Osmanlı evladları gitmiş idi. Eğer serpuş millimizi, adat ve ahlakımızı Avrupalılara tanıtdırmamışlarsa teessüfler ideriz. Ve hiç olmazsa bundan böyle müslim ve ğayr müslim Avrupa'ya gidecekleri serpuş millilerini muhafaza iderek Avrupalılara Türk ve Osmanlı kavminin alamet farikasını göstermelerini genç evladlarımızdan bekleriz.
 
Me'haz: (wikilala.com,  Meşrik İrfan, Aded 132)

19 Nisan 2025 Cumartesi

Kesb (Meşrik İrfan Gazetesi, 2 Muharrem 1329)

  Efzal kesb ticaret ve ziraat ve sanaatde bununla beraber şer'an haram ve memnu' olan şeylerden ma'da hiç bir iş meayibden değildir. Fakat ba'zısı ba'zısından efzaldir. Mesela ticaret ve ziraat ve sanaat ile çulhalık, hammallık, devecilik müsavi değildir. "Sanaat ve ziraat ve ticaret gibi esbab maişete tevessül ile ihtiyar tekellüf iden kulunu Allah Azimüş'şan sever. Andan razı olur." mealini mutazammın olan "انالله یحب العید المؤمنن المحترف" hadis şerifi Ömer radiyallahu anhümadan mervidir. Müşarün ileyh işbu hadis şerifi rivayet itdikden sonra "Sizlerden biriniz esbab maişete tevessül itmeyerek hanesinde oturup "Ya Rabb beni merzuk eyle" duasıyla meşgul olmasun. Bilirsiniz ki Cenab Hakk semadan sim u zer yağdırmaz." dimişdir. Ya'ni Cenab Perverdigar alem asumandan sim u zer yağdırmağa kadir iken yağdırmaması matluba vüsul içün esbabına teşebbüs olunması hikmetine mübtenidir. Nasıl ki asumandan baran feyz resan nazil ve anın sebebiyle meadin u nebatat ve hayvanatda nümüvv ü hayat hasıl olur. Dimek oluyor ki: Semadan sim ü zer yağıyor ise de baran sebebiyle yağıyor. Şu halde matlubun sahai husule vüsulü esbabına tevessüle vabestedir. Şuaradan birisi "حاطر بنفسك كی نصیب غنیمة ان الجلوس مع العیال قبیح" ya'ni "Kesb rızk içün bezl cidd ü cehd idüp cihad gibi meşakkatli işlere saldır. Ta ki servet u ğanimete tesadüf idesin. Tehiy dest olarak evlad u iyal ile hanede oturmak bir emr kabihdir" dimişdir. Hazret Ömer radiallahu anh "Bir kimse tenbelliğe tabi' olsa hukukunı zayi' ider." mealini müş'ir olan (من اطاع التوانی ضیع الحقوق) buyurmuşdur.. Müşarün ileyhin ziya' hukukdan maksadı kesb rızkda tekasül ve kusur iden tehiy dest kalup hacc u zekat ve sadaka gibi ibadat maliyyeden ibaret bulunan hukukullahı ve infak u iaşesi üzerine vacib olan nefsi ile iyalinin hukukunı ifa idemiyerek zayi' ider dimek olsa gerekdir.

Şair

"علی المرء ان یسعی ویبذل جهده،
و یقضی ان الخق ماكان قضیا"

  ya'ni "Te'min maaş içün kişinin üzerine mehma imkan iktidarını sarf u bezl itmek lazımdır. Ve kaffei mahlukatın halıkı olan Cenab Halık Teala Hazretleri ise takdir eylediği mikdaratı kaza ider. Lakin abd kaderi bilmediğinden üzerine sa'y itmek lazımdır. Ve lihikmetin sarf himmet idüp vesail tedarik maaşa tevessül ile me'murdur." dimek isteyor. Ve hükema "لا تحمل نفسك مالا تطبق و لاتعمل عملا لا ینفعك و لا تغتر بامرأة ولو بذلت لك ودها ولا تثق بمال وان كثر" ya'ni "İktidarın mevki'inde olan işi deruhde ve tahammül iderek it'ab fikr itme ve dünyada ve ahiretde fevaid ve menafi'i olmayan işi işleyüb de izaai ömr ü evkat eyleme ve her ne kadar izhar asar vedd ü hamiyyet iderlerse de zümrei nisvana (kelime okunmuyor) ve meftun olma ve ne kadar kesret ü vefret olursa da mal dünyaya i'timad itmeyüp ancak Bari Teala hazretlerine vüsuk i'timad eyle" dimekdir.

Me'haz: wikilala.com, Meşrik-i İrfan, Numero: 171

10 Nisan 2025 Perşembe

İltizam Adalet

   Allah Teala Hazretleri mahlukat içinde insanı hüsn suretle halk ve akl ile mümtaz buyurup Hitab Uluhiyyet'ine tahsis buyurduğunun hikmeti sorulamaz. Zira muhtac, muhtacun ileyhe her şeyi soramaz. Her şey'in muhtacun ileyhi olmak da hakikaten Cenab Hakk'a mahsusdur.

  Binaenaleyh mukaddes ve ğayr mes'ul olmak ancak Vacib ül'Vücud olan Allah Teala'ya münhasırdır.

  İnsanlar ise bay, geda cümlesi mes'uldür. Eğer insanlar bundan evvel olduğı gibi yine kendilerinde (la yüs'el)lik tasavvuruyla zir destanına karşı icra ideceği ahkamda Şeriat Muhammediyye'de beyan buyurulduğu vechile Adalet Kanun İlahiyye'yi ta'kib itmeyüp de indi kanun ile hükm iderek terakki itmek da'vasında bulunırlarsa Allah Zül'Celal'e karşı azamet füruşluk ile teşkil muhalefet itmiş olurlar. Hakim Mutlak olan Cenab Ahkem el'Hakimin ise insanların bu fırkai muhalifesini (العظمة ازاری و الكبریاء ردائی فمن شاركنی فی واحد منهما قصمته) hadis kudsisi ile tehdid buyuruyor.

  Sinin adideden beri çekilen muzayikalar hep tehdid İlahi'yi nazar i'tibara almamak neticesi idi. Hatta üç dört senedir Hakim Mutlak Teala ve Tekaddes Hazretleri bu tehdidi a'dai din vasıtasıyla daha ziyade teşdid buyurduğı içün çarei halası idrak idebilenleri makhur ve mağdur idemeyen nice pelidler cahine mağrur iken Habib Güzin'i Muhammed Mustafa aleyhissalatü vesselam efendimiz hazretleri hürmetine sülehai ibadın duası berekatı olarak bizi ikaz ile i'lan adalet itdirdiği gibi yeminler ile de cümlemizi takyid buyurdu.

  Eğer bundan sonra da Adalet Şer'iyyeyi terk ve kavanin indiyye ve taklidat ecnebiyye ile terakkiyi tensib ider isek henüz hududumuzda müterassıd bulunan cünud İlahi hareket ider ve o zaman bizi kimse kurtaramaz.

  Eğer yeminimizin muktezası olan Adalet Şer'iyyeyi icraya başlar isek ezdaddan olan ruh ile cesedden vücudumuzı bit'terkib imtizac itdiren Cenab Rahman Rahim memleket Osmaniyye'de mutavattın edyan muhtelife erbabını bir noktada cem' ider.

  Cenab Müellif el'kulub on bir temmuzdan beri bizi cem' buyurduğu gibi eshab Peygamberi'nin kalblerini de (فالف بین قلوبكم) muktezasınca cem' u te'lif ile şevket u kuvvetlerini tezyid buyurdukdan sonra bir gün Cenab Fahr Risalet efendimiz ile meşveretleri esnasında kendilerinden istişmam olunan cüz'i tereddüdün cezası olmak üzre eshab kirama hitaben ve imtinanen (اذا كنتم قلیل مستضعفون فی العرض تخافون ان یخطفكم الناس فآواكم وایدكم بنصره و رزقكم من الطیبات لعلكم تشكرون) ayet celilesini inzal ve anlara itab buyurdu.

  Bu ayet kerime ile bize itaben de:

  "Ey Osmanlılar! Bir avuç çadır halkı iken sizi Seğüd civarında iva' ve iskan ve nusret İlahiyyem ile te'yid idüp helal olan ğanaimle rızkınızı tevsi' ve şanınızı i'la eyledim idi. Siz Ahkam İlahiyyem'i terk ve keyfi muamelelerle tarik muavvece sapdınız, mütenebbih olunuz Tarik Müstakime avdet idiniz ki edai şükr itmiş olasınız." tarzında hitab buyuruyor. Şu Tehdid İlahiye karşı Ahkam Şer'iyye ve Ahlak İslamiyye'mize temamiyle temessük idersek "یبشر كم ربكم مرحمة منه" sır cemili zahir olacağı zıman İlahi dahilindedir. ومن اه التوفیق

Bayezid Müciz Dersammlarından
Hadimi Hasan Sabri

Me'haz: wikilala.com, Beyan ül'Hakk, aded 12, 28 Zül'kade 1326

6 Nisan 2025 Pazar

İslamiyyet'de Taleb Maişet

   Şeriat Ğarrai Muhammediyye, hılkaten zaif, hayvanat saire gibi müstakillen ihtiyacatını tedarik ve tesviyeye ğayr muktedir, her halde yekdiğerinin muavenetine müftekir bulunan insan içün havayic zaruriyyesini te'min hususunda her dürlü teşebbüsat meşru'ada bulunmasını, mezraai ahiret olan bu dar sa'y u teklifde - neticei verziş u amel olarak - ancak ihraz idebildiği mesubat mikdarınca nail niam ebediyye olacağını emr u beyan buyurmuşdur.

  Binaberin lazımei maişeti istihsal içün insan esbab maişete delalet idecek akl u idrak ile erzak mukadderesini taleb itmek bir emr tabi'i ve şer'idir. Amma erzak mukadderesini tahsil hususunda bir hayli meşakk u müşkilata tesadüf idecekmiş ne be'is var.

علی المرأ ان یسعی لما فیه نفعه
ولیس علیه ان یساعده الدهر

  Yahud nasibei akl u idrakinin kuvvet u kemaline rağmen bir hissei cüz'iyye elde idebilmiş; bundan tahsil maişet hiss u i'tikadına ne zarar; Halık'a karşı sui zann beslemeğe, sebeb dalalet add itmeğe ne sebeb. Şairin:

كم عاقل عاقل اعیت مذاهبه
وجاهل جاهل تلقاه مرزوقاً
هذا الذی ترك الالباب حئرة
وصیر العاقل النحریر زندیقا

  diye tasvir itdiği gibi nice akilleri esbab maişeti te'min hususu sergerdan iderek sebeb dalaleti olmasına, bir çok cahillerin de enva' naz u niam içinde hayat güzar olup gitmesine bakup da terk taleb u sa'y doğru mudur? Hem bize ilel mesalihin hepsi münkeşif midir ki sui zanna hakkımız olsun. Ba'zı mesalih vardır ki - lihikmetin - anı bilmekde ancak Cenab Zül'Celal infirad itmişdir. Madem ki insan fıtraten açığını kapatmağa, açlığını izaleye, her dürlü ihtiyacat zaruriyyesini tahsile müftekirdir. Her halde esbab lazımeye tevessül itmesi zaruridir. Bu ise muhitinin derecei temeddün ve terbiyesini bilmekle, ana göre terbiye görmekle husulpezir olabilir. Bu hususda istiğna göstermek, evin bir köşesine çekilüp de öyle bomboş oturmak kar akıl değildir.

  Cenab Hakk; Resul Zişan'ına bile (فاذا فرغت فانصب والی ربك فارغب) nazm İlahisiyle ferman buyurmuşdur ki ehl te'vilin beyanına göre ma'nai münifi: "Habibim! Umur dünyadan ferağat itdiğin vakitde ibadete kıyam et. Ancak Rabbine teveccüh eyle." dimekdir.

  Gerçi bu nazm celil; Cenab Peygamber'i taleb maişete terğib vadisinde sevk olunmamışdır. Fakat ihtiyac mikdarı hazz dünyevinin ahz u istihsalinin mendubiyyetini ifade idiyor.

  Anın içündür ki Nebiyy Muhterem Efendimiz Hazretleri; (لیس خیركم من ترك الدنیا للآخرة ولا الآخرة للدنیا ولكن خیركم من اخذ من هذه و هذه) buyurmuşlardır ki manai celili; (Ümmetim! Dünyayı ahiret, ahireti dünya içün terk idenler, sizin hayrlılarınız değildirler. Belki sizin hayrlınız dünyadan da ahiretden de hissedar olanlardır.) dimekdir.

  Kezalik, Sahih Buhari'de mezkur olduğı üzre Cenab Hidayetmeab Efendimiz bir hadis nebevilerinde (İnsanın kesb yediyle kazanup yediği taam gibi hayrlı bir taam kat'iyyen olamaz. Nebiyy İlahi Davud aleyhisselam da kendi kazancıyla geçinirdi.) buyurmuşlardır.

  Kur'an Kerim'de beyan buyurulmuşdur ki Davud aleyhisselam Ta'lim Sübhani ile geniş zırhlar i'mal idermiş. Yalnız Hazret Davud değil bütün kavafil enbiya da birer hırfetle tahsil maişet itmişlerdir. Binaberin muhafazai hayat ve te'min seadet içün lazım gelen esbabı istihsale sa'y ve ğayret itmek bir hareket mezmume add idilemez. Çünki dünyasız ahiret olmayor.

لا تتبع الدنیا و ایامها
ذما وان داری بك الدائرة
من شرف الدنیا و من فضلها
ان بها تستدرك الا خرة

 
Me'ali

  Dünya, vukuat günagünı havi olan kara günleriyle seni mahfuf mesaib u şedaidi kılsa da yine sen anı lisan mezemmetle yad itme. Dünya içün şeref u meziyyet sayılan umurdan biri de niam uhreviyyenin ancak dünya ile kabil istihsal olmasıdır.

  Lakin Şeriat Ğarrai Ahmediyye; hubb dünyanın, taleb maişetin kemmiyyet u keyfiyyet meşruasını da takyid idiyor. Emel dünyevi memduhdur, bir rahmet Sübhaniyye'dir. Vücuh hayra masruf olmak şartıyla, şayed emel olmasa idi rui arz tabi'atiyle muattal kalacağından eser umrandan mahrum olurdu. İnsanların üzerinde yaşaması bile ğayr kabil bir hale gelirdi. Bir asr ehalisi kendilerinden evvel güzeran olan ümemin asar umranından hiç bir şey tevarüs itmemiş olsa idi şimdi biz acaba dünyayı ne halde bulurduk.

  Cenab Risaletmeab Efendimizden mervi olan bir hadis şerif de bunı müeyyiddir. (قال سید الانبیاء صلی الله علیه وسلم الامل رحمة من الله لامتی ولو لاه لما غرس غارس شجراً ولا ارضعت ام ولداً)

  Yoksa Karun gibi cem' mal ve servet müktesebeyi ibadullaha zulm u eza yolunda isti'mal niyyetiyle perverde idilen emel mezmumdur; haramdır. Hatta insanın dünyadan öyle bir emr ğayr meşru' ile iddihar eylediği hazz vafir; fıtratında merkuz bulunan tuğyanı tezyide sebeb olduğı, ba'zı ümem salifenin ahvalinde görüldüğü gibi kendisini uluhiyyet da'vasına kadar sevk itdiği de müstemirren meşhud olagelmişdir: (قال الله تعالی عز و جل؛ كلا ان الانسان لیطغی ان رأه استغنی)

  Amma şart salah ile perverde idilen emel ne kadar vasi' olursa olsun müstahsendir; makbuldür. Emel makbulün ittisa'ından dolayı sahibi sezai levm görilemez; tevekkülden de çıkmış sayılmaz. Mübelliğ fazilet tevekkül bulunan Nebiyy zişan efendimiz bile ezvac tahiratının bir senelik maişetini iddihar buyurmuşlardır.

  Hülasa, ebnai cinsine muavenet, i'lai Kelimetullah, i'mar vatan, terfih evlad u iyal niyyat hayriyyesiyle iddihar idilen servetler memduh olduğı gibi (نعم المال الصالح للرجل الصالح) sitayişine bile mazhardır. Bahusus muhafazai hukuk vatan fikriyle iddihar servet idilirse mendubiyyetden farziyyete irtifa ider. Cenab Zül'celal; "Müdafaai düşmanan içün gücünüz yetdiği kadar kuvvet ihzar idiniz." diye mü'minine Kitab Hakim'inde ferman buyurmuşdur. Bu Ferman İlahi'den istinbat olunur ki mü'minler bulunduğı asr u muhitin icabatına göre tehyiei kuvvet, cem' servet itmesi vacibatdandır. Bu vadide telkinat celilei İslamiyye pek çoksa da mesrudat vakıayı taleb maişetin nazar Şeriat'de ne derecelerde mültezim olduğunu isbata kafi gördük. 

Hüseyin Hazım

Me'haz: wikilala.com, Beyan'ül Hakk, Aded 7

4 Nisan 2025 Cuma

Cem'iyyetimiz

 قال الله تعالی عز و جل

"و اعتصمو ابحبل الله جمیعاً ولا تفرقوا"

  Madem ki milletin hakk ictimaı iade idildi.

  Madem ki hükumet, harekat keyfiyye ve muamelat müstebidesine nihayet virerek milletin efkar ma'kule ve meşru'ası muhassalasının cihet istikametini ta'kibe başladı. 

  Madem ki usul meşveret her işimizde üss'ül esas ittihaz kılındı.

  Madem ki herkesin, mevki' ictimaiyyesi nisbetinde mes'ul ve muateb tutulacağı takarrür itdi. Bütün efrad millet içün bir çok vazifeler hasıl oldu.

  Bu vezaifden biri ve belki birincisi, meşrutiyyet meşru'amızın esasını tahkim u tersin itmek idi; bu vazife heman heman ifa idildi. Taht emniyyetimizde bir hükumet meşruta teessüs itdi. Bize bu seadeti bahşa sebeb olan cem'iyyet, bu meşrutiyyet meşru'amıza te'sir ve ika' zarar idebilecek elleri kırmak hususunda efkar ümmetin, kulub milletin pişvalığı vazifesini deruhde itdi. Cenab Hakk'dan ise ümidimiz berkemaldir. Çünki (ید الله مع الجماعه)dır.

  Diğer bir vazifei mühimme de efrad milletin ayrı ayrı teşebbüsat ma'kuleleri terkib u tevhid idilerek mecrai lazımına sevk idilmesi keyfiyyeti idi.

  Evvelki vazife, seadet milliyyemizin mevzu'unu teşkil eylediği gibi bu da ğayesini te'min eyleyecekdir.

  Bu noktayı derpiş iden erbab mesalik, meslekleri dairesinde bir takım cem'iyyetler teşkiline başladılar. Gerçi lüzum tabi'i olmaksızın yalnız görenek sevkıyle faidesiz encümenler teessüs değil, teşekkül itdi. Fakat tehavvülat haliyyemizdeki fevk'aladelik, inkılab hazıramızdaki sür'at düşünülürse, esasen ğayr tabi'i olan bu ictima'ların bu noktai nazardan tabi'i olduğı teslim idilmek iktiza ider.

  Bu sahnei inkılabda ulema, umuma teveccüh iden vezaifle beraber ayrıca mühimm bir vazife karşısında bulunuyordu. Bu vazife ise bütün müslimine mu'tekedat esasiyyelerini tefhim, vazifei diniyyelerini tebliğ itmek farizasıdır.

  Fi'lhakika senelerden beri teb'id idilen cehalet ve istibdadın netayic ilmiyyesi olarak efrad müsliminin ma'lumat diniyyesi müktesebat sairesiyle mütenasib bir halde kalmış ve medeniyyet ğarbiyyenin; iktibas ve memleketimize tatbiki adeta farz olan terakkiyatı medeniyyesine lakaydane davranarak tedenniyatı ahlakiyyesine temayüller gösterilmiş ve aftab İslamiyyet'in şa'şa'ai hakikiyyesini idrak idemiyecek nazarlar çoğalmış idi.

  Ulema bu acı hakikati derpiş idiyordu. Temamiyle anlayordu. Ağlayordu. Fakat bir şey söyleyemiyordu. Yalnız:

  (یریدون ان یطفؤ انور الله بافو اههم ویأبی الله الایتم نوره) ayet kerimesini okuyarak atiye intizar idiyordu. Çünki erbab din biliyordu ki dinini Allah her zaman himaye idecekdir. Evet bir şey söyleyemiyordu. Çünki tebliğ ahkam diniyyeye hangi noktasından başlanılsa adalet ve levazımına temessük, zülm u istibdada mukavemet emrinden başka bir şey' olmayacakdı. Bunı anlayan eclaf istibdad efkar mel'anetlerini başlıca ulemaya atf itmişlerdi. Vaazlarda dua ve İsrailiyyat'dan başka heman heman bir şey' söylenmemesi mecburi idi.

  Ulema, uhdesine terettüb iden o icrasında mecburiyyet diniyye bulunduğı halde te'sir istibdadla yalnız tasavvurlarda kalan şu vezaif aliyyeyi şimdi kemal himmetle ifaya karar virdi. Ve hemen bir cem'iyyet ilmiyye te'sis itdi.

  Serd idilen şu üç vazifei esasiyyeden anlaşılır ki:

  Evvelen - Cem'iyyetimiz bir "Cem'iyyet Siyasiyyei Vataniyye"dir. Şu vazifei umumiyye noktai nazarından cem'iyyetimiz doğrudan doğruya "Osmanlı İttihad Ve Terakki Cem'iyyeti"ne merbutdur. Binaenaleyh İttihad Ve Terakki Cem'iyyeti'nin bütün Osmanlıların seadet müşterekelerini te'min hususunda ta'kib itdiği meslek siyasiyi ta'kib idecek ve tebliğat meşru'asını her zeman ifa eyleyecekdir.

  Saniyen - Cem'iyyetimiz bir "Cem'iyyet İlmiyye"dir. Binaenaleyh İstanbul ve taşra medreselerinin ihyası ve tahsilin tealisi ve talebei ulumun her nev' ulumdan hisseyab idilebilmesi çarelerini düşünecek ve mekteb ibtidaiyye ve sairede tahsil diniyi nazar i'tibara alacak ve aid oldukları makam nezdinde teşebbüsat lazımede bulunacakdır.

  Salisen - Cem'iyyetimiz bir "Cem'iyyet Diniyye"dir. Binaenaleyh gerek mevkut ve ğayr mevkut risale ve ceridelerle ve gerek va'az u nesayih suretiyle müslümanların dinlerine olan merbutiyyetlerinin temamii takviyyesine çalışacak ve her sınıf halka zaruriyat diniyyesini ve istita'ati nisbetinde ahkam İslamiyye tefhim u tebliğ idilecek ve lüzum görilen mahallere birer hey'et ilmiyye irsal eyleyecekdir.

  Ve bahusus sırf hakayik İslamiyye'ye adem vukufdan neş'et iden ba'zı efkarın pek sehif, pek haksız olduğı dahi enzar umumiyye karşusunda isbat idilecekdir.

(و من الله لتوفیق)

Fatin

Me'haz: wikilala.com, Beyan'ül Hakk, Aded 1

"Dini Müceddidler" Kitab Nafi'sinden

   Sonra kadın ile erkek arasında müsavat yokdur. Kadın yalnız cazibei nisvaniyyesiyle erkek üzerinde nafiz olabilir. Diğer cihetden bütün kuvvei maddiyye ve ma'neviyye i'tibarıyla erkeğin madunundadır. Kadınların her devirde zib u ziynete inhimakından da anlaşılır ki onlar ne kadar muhterem de olsalar, eşyai nefise gibi başkalarına aid bir mevcudiyyet tebeiyyeyi haizdirler. Şahsan güzel görünmek arzusunu hiç bir şeye feda idemeyen kadınlar, kendilerini, nisbetle kavi ve galib mevki'inde bulunan erkek cinsinin ve cins rical arasında da galibiyyetle temayüz idenlerin hakk imtiyaz ve mükafatı gibi telakki itmekden fıtraten hali kalamazlar.

  Ba'zı memleketlerde görülen cereyanlara tevfikan erkeklerin himayesi altında te'min olunan kadın hukuku, ya'ni erkeklerin virmesi ile hasıl olan sun'i müsavatlar, kuvvai maddiyye ve ma'neviyyece iki cins arasındaki fıtri tefavütü izale idemez.

  Kadınların bu asr terakkide erkeklerle boy ölçmek içün iskarpin ökçelerine, üzerinde güçlükle yürünecek kadar bir irtifa' ğayr tabii virmek ihtiyacında bulunmaları, fıtratlarındaki noksanın kendilerince bile takdir olunduğuna en açık bir delil teşkil itmez mi? Halbuki mübarezei hayat yolunda geri kalmamak içün koşarken sendelemek tehlikesine karşı bilmem ki bu ayaklar ne kadar mukavemet idebilir?


Me'haz: Dini Müceddidler, Mustafa Sabri Efendi, Sahife 343

Bolşevik Umdelerinden: İslam Hurûfu Yerine Latin Hurûfâtı - Sebilürreşad

  (Sebilürreşad, Aded 634, Sahife 157 - Efrenci 15 Ocak 1925)   Bolşevik Umdelerinden: İslam Hurûfu Yerine Latin Hurûfâtı    Türkistan ahvâl...