Ehven'üş Şer Düsturu
İstesek de, istemesek de Frenklerin takvimine göre 2025 tarihinde, berhayat ve Türkiye Cumhuriyyet'i Devletinin ehalisinden olan müslimanlar içün şu hakikat gayr-ı kabil-i ictinabdır: "Osmanlı Devleti'nin inhitatının ardından enkazı üzerine teessüs etmiş olan devletin en mühimm esaslarından biri ladini ya'ni laik ya'ni dinden kopuk olmasıdır." Şu vaz'iyyetde hala Din-i Celil-i İslam'ın esaslarını ve umdelerini müdrik bir müsliman içün idari ve siyasi mesail hakkında "hayr" (خیر) gibi bir vasıflandırma yapmak mümkin değildir. Çünki bir iş mücerred Bari Teala'nın Din-i Mübini'ne göre hayr ise hayrdır.
Din-i Mübin-i İslam'a mugayır düşmeyen, kendi milli örf, adet ve ananelerine karşı hamiyyeti ve sahabeti ne kadar fazla olursa olsun, müsliman bir Türk'ün de bu hakikatı tav'an yahud kerhen kabul etmesi mecburidir. Türk kavmi başkadır. Muayyen bir tarihde, muayyen umdeler üzerine teessüs etmiş bir devlet başkadır.
O halde bizim siyasi ve düveli mes'elelerde (Ehven'üş Şerr) usulüyle hareket etmemiz icab ediyor. Ehven'üş Şerr, Şemseddin Sami Bey'in Kamus Türki'sinde, "İki fenalığın en hafifi." suretinde ta'rif edilmiş. Ma'lum olduğu üzere bu düstur Mecelle-i Ahkam-ı Adliyye'de de mevcuddur. Yirmi sekizinci maddesi şöyledir: (ایكی فساد تعارض ایتدكده اخفی ارتكاب ایلە اعظمك چاره سنه باقیلور). Latin harflerine geçirecek olursak şöyle oluyor: (İki fesad tearuz itdikde ehaffı irtikab ile a'zamın çaresine bakılur). Madde yirmi dokuz da şöyledir: (اهون شرین اختیار اولنور), ya'ni (Ehven şerreyn ihtiyar olunur). Mezkur ta'rif ve düsturlardan hareket edecek olursak bizim bu usule göre amel edebilmemiz içün bir de fenalıklardan daha ağır olanını bilmemiz lazım geliyor. Ehven'üş Şer olması içün A'zam'üş Şer olması icab eder.
El hasıl, müslimanların siyasi tercihlerde ve ef'alde ve işlerde bulunduklarında her zaman muttali' bulunmaları lazım gelen husus ehven'üş şerrin ve a'zam'üş şerrin nerede olduklarıdır. "Aman efendim ben şu fırka yahud siyasiye pek i'timat ediyorum çünki onlar Türkiye'yi terakki etdirecekler, iktisadını kalkındıracaklar, bolluk getirtecekler, medenileşdirecekler, müdafaa sanayiini inkişaf ettirecekler, adalet getirecekler (Kur'an ahkamından kopuk kanunların tatbik edilmesi kasd ediliyor) ila ahir" gibi kelamlar ehven'üş şer usulüne göre düşünmeğen insanların sarf edeceği kelamlardandır.
Müslimanların evvela nazar-ı i'tibara alması lazım gelen şey Rıza-yı İlahi ve sonra da kendi uhrevi ve dünyevi menfaatleridir. Bir müsliman içün kendi dindaşlarının menfaatlerine göre siyasi faaliyyet ve çalışmalarda bulunmasından daha tabii ne olabilir? Müslimanların yüce menfaatlerinin nazar-ı i'tibara alınmadığı yalnız bil'umum Türkiyelilerin menfaatinden bahs edildiği yerde müslüman kişi şöyle bir durup düşünmelidir. Zaten umur-ı bedihiyyedendir ki Türkiye Cumhuriyyeti bir müslimanın tasvib edebileceği, doğru bulabileceği mahiyyetde olan teşekküllerden de değillerdir. Tabii, bir beldedeki bir devleti kalben tasvib etmemek o beldede asayişsizlik çıkarma gayesini gütmek ve kanunlara riayet etmemek demek değildir.
Bugün Türkiye'de ehven'üş şerrin olup olmadığı ve şayed varsa nerede olduğu mevzuundan sarf-ı nazar, evvela bu düsturun ve mesleğin müslimanlarca iyice kabul edilmesi lazımdır. Yanlış hatt-ı hareketden doğru neticeler çıkamaz. Kanun-ı Esasi'nin ve devletin esaslarının bu vaz'iyyetde olduğu bir zaman ve zeminde müslimanlar için siyasi hayr mevcud olamaz. Hafif olan şerr vardır. Ağır olan şerr vardır. Lakin hayr kat'iyyen yokdur.
Hatta şerlerin hepsi aşağı yukarı aynı nisbette fena ise bir müslümanın bu mes'elelere girip kendini günahlı işlere sokmasına hiç hacet de yokdur. Bugün çok daha mühimm ve muhtac olduğumuz mesail içün çalışmak lazım geldiği aşikardır.
Müslimanlar olarak siyaseten kimsenin aleti ve malzemesi olmamağa ve menfaatimizin ve mazarratımızın nerede olduğunu isabetli bir suretde ta'yin etmeğe çok ihtiyacımız vardır. Bu mes'elede başkalarının iğfalatına ve tezviratına kapılmama bugün çok daha ehemmiyyet kesb etmekdedir. Zira gayr-i kabil-i inkardır ki, bugün Türkiya'da dindarane bir tavırda mitinglerde arz-ı endam eden siyasiler çokdur. Müteyakkız olmak lazım gelir. Cenab-ı Rabb'ül Alemin cümle müslimalara ve hususan Osmanlı Devleti'nin bir bakiyyesi ve Kürd, Türk, Arap, Türkmen ve daha nice müsliman şüheda kanıyla ıslanmış Türkiya'nın ehalisi olan müslimanlara dünya ve ukba seadeti nasib eylesin. Amin.
O halde bizim siyasi ve düveli mes'elelerde (Ehven'üş Şerr) usulüyle hareket etmemiz icab ediyor. Ehven'üş Şerr, Şemseddin Sami Bey'in Kamus Türki'sinde, "İki fenalığın en hafifi." suretinde ta'rif edilmiş. Ma'lum olduğu üzere bu düstur Mecelle-i Ahkam-ı Adliyye'de de mevcuddur. Yirmi sekizinci maddesi şöyledir: (ایكی فساد تعارض ایتدكده اخفی ارتكاب ایلە اعظمك چاره سنه باقیلور). Latin harflerine geçirecek olursak şöyle oluyor: (İki fesad tearuz itdikde ehaffı irtikab ile a'zamın çaresine bakılur). Madde yirmi dokuz da şöyledir: (اهون شرین اختیار اولنور), ya'ni (Ehven şerreyn ihtiyar olunur). Mezkur ta'rif ve düsturlardan hareket edecek olursak bizim bu usule göre amel edebilmemiz içün bir de fenalıklardan daha ağır olanını bilmemiz lazım geliyor. Ehven'üş Şer olması içün A'zam'üş Şer olması icab eder.
El hasıl, müslimanların siyasi tercihlerde ve ef'alde ve işlerde bulunduklarında her zaman muttali' bulunmaları lazım gelen husus ehven'üş şerrin ve a'zam'üş şerrin nerede olduklarıdır. "Aman efendim ben şu fırka yahud siyasiye pek i'timat ediyorum çünki onlar Türkiye'yi terakki etdirecekler, iktisadını kalkındıracaklar, bolluk getirtecekler, medenileşdirecekler, müdafaa sanayiini inkişaf ettirecekler, adalet getirecekler (Kur'an ahkamından kopuk kanunların tatbik edilmesi kasd ediliyor) ila ahir" gibi kelamlar ehven'üş şer usulüne göre düşünmeğen insanların sarf edeceği kelamlardandır.
Müslimanların evvela nazar-ı i'tibara alması lazım gelen şey Rıza-yı İlahi ve sonra da kendi uhrevi ve dünyevi menfaatleridir. Bir müsliman içün kendi dindaşlarının menfaatlerine göre siyasi faaliyyet ve çalışmalarda bulunmasından daha tabii ne olabilir? Müslimanların yüce menfaatlerinin nazar-ı i'tibara alınmadığı yalnız bil'umum Türkiyelilerin menfaatinden bahs edildiği yerde müslüman kişi şöyle bir durup düşünmelidir. Zaten umur-ı bedihiyyedendir ki Türkiye Cumhuriyyeti bir müslimanın tasvib edebileceği, doğru bulabileceği mahiyyetde olan teşekküllerden de değillerdir. Tabii, bir beldedeki bir devleti kalben tasvib etmemek o beldede asayişsizlik çıkarma gayesini gütmek ve kanunlara riayet etmemek demek değildir.
Bugün Türkiye'de ehven'üş şerrin olup olmadığı ve şayed varsa nerede olduğu mevzuundan sarf-ı nazar, evvela bu düsturun ve mesleğin müslimanlarca iyice kabul edilmesi lazımdır. Yanlış hatt-ı hareketden doğru neticeler çıkamaz. Kanun-ı Esasi'nin ve devletin esaslarının bu vaz'iyyetde olduğu bir zaman ve zeminde müslimanlar için siyasi hayr mevcud olamaz. Hafif olan şerr vardır. Ağır olan şerr vardır. Lakin hayr kat'iyyen yokdur.
Hatta şerlerin hepsi aşağı yukarı aynı nisbette fena ise bir müslümanın bu mes'elelere girip kendini günahlı işlere sokmasına hiç hacet de yokdur. Bugün çok daha mühimm ve muhtac olduğumuz mesail içün çalışmak lazım geldiği aşikardır.
Müslimanlar olarak siyaseten kimsenin aleti ve malzemesi olmamağa ve menfaatimizin ve mazarratımızın nerede olduğunu isabetli bir suretde ta'yin etmeğe çok ihtiyacımız vardır. Bu mes'elede başkalarının iğfalatına ve tezviratına kapılmama bugün çok daha ehemmiyyet kesb etmekdedir. Zira gayr-i kabil-i inkardır ki, bugün Türkiya'da dindarane bir tavırda mitinglerde arz-ı endam eden siyasiler çokdur. Müteyakkız olmak lazım gelir. Cenab-ı Rabb'ül Alemin cümle müslimalara ve hususan Osmanlı Devleti'nin bir bakiyyesi ve Kürd, Türk, Arap, Türkmen ve daha nice müsliman şüheda kanıyla ıslanmış Türkiya'nın ehalisi olan müslimanlara dünya ve ukba seadeti nasib eylesin. Amin.