"Dini Müceddidler" Kitab Nafi'sinden Bir Parça
Asırlardan beri mütevali mağlubiyyetlere ma'ruz kalan Devlet-i Osmaniyye'nin her def'a-i felaketi harb ü darb aleyhinde bir ders-i intihab olacak yerde, kendinden evvelki vaz'iyyete ilave itdiği musibetlerin elem-i tahammülgüdazıyla harb ü vega tarafdarları içün yeni bir hüccet-i tehyic makamına kaim olmuşdur. Filhakika, mağlubiyyetimizle neticelenen bu muharebelerin ekserisinde bizim teşebbüsümüz amil olmamak ve mukabil tarafdan vuku' bulan bir ağır teklif bizi harbe mecbur itmiş olmakla beraber mukadderatımızı işte bu mecburiyyetlere tevdi' iderken, kar ve zarar hesabına müstenid ma'kul ve mantıki fikirlerden ziyade herçibad abad hissiyatı hakim olarak, bir millet içün muvaffakiyyetle başa çıkarılamayacak muharebelerden ictinab itmenin kıymeti hakkıyle takdir olunamamış, takdir idenler de hain ittihamları tehdidi altında ezilmiş gitmişler. Son zamanlarımızın basiret ve raviyyetine sahib bir diplomatı bulunan Kamil Paşa merhum bile, vaktiyle - İttihad ve Terakki'nin dall ve mudill propagandası hükümferma değilken - Rumeli-i Şarki mes'elesinde gösterdiği celadet-i i'tidali, son Balkan Harbi'nin önüne geçmek lazım olduğu zamanda muhafaza idememişdir. (1) Ne kadar tehlikeli ve akıbeti vahim olursa olsun alelıtlak bizde harb ü darb tarafdarlığı hamiyyetlilik, vatanperverlik bunun mukabili de ne kadar ma'kul olsa ve bin tecrübe ile isabeti tebeyyün itse yine mezellet ve ihanet telakki idilmiş, halkın bu telakkisi muhitimizin uruk ve a'sabına o derece yerleşmiş bir şeydir ki İttihad ve Terakki komitesi; On Temmuz Meşrutiyyeti'nin beşinci senesine doğru atlatdığı ilk devre-i sükutunu müteakib, ruh-i habisini işte bu telakkiden kuvvet alarak yaşatmak gibi en mel'un bir tılsım-ı hayatı keşf itdikden sonra girişdiği hususi ve umumi muharebelerde ırmak gibi akan kanlarla milleti zaifletdikce ve memleketi küçültdükce kendisi semirmiş ve büyümüş ve daima hatır ve hayale gelmeyen cebhelerde kurduğu maddi siperlerin iç taraflarında da zaif ve mürai kalbleri tedricen havza-i ıstıyad ve inkiyadına almak üzere yine bu telakkiden bir şebeke vücuda getirmiş. Hülasa, kendi hayat-ı mevcudiyyeti namına bulunmaz bir şahdaru gibi ele geçirdiği bu telakkiye istinad iderek, milleti ve memleketi öldürdüğü halde bile kendisi ölmemenin veyahud öldükden sonra dirilmenin yolunu bulmuşdur.
Memleketdeki keyfi ve mütehakkimane idarenin tevlid itdiği ıztırabat ile, bunlara iğmaz-ı ayn itmeyen muhaliflerin i'tirazatını basdırmak içün devleti daima bir düşmen-i harici ile muharebe içinde bulundurmak usulünün ne kadar keskin ve muhayyir'ül ukul bir tedbir yerine geçdiğini senelerce müşahede itdik. Bu, ardı arası kesilmeyen harici muharebeler devlet ve millet hakkında ister ğalibiyyeti müntic olsun ister mağlubiyyeti müntic olsun, her halde, İttihad ü Terakki'nin, dahildeki muhasımlarına karşı ğalibiyyetini te'min ider. Çünki bu sayede kendisine her şey mübah, ve muhaliflerine her şey haram olur. Hükumet, vatanı kurtarmakla meşguldür, aleyhinde vuku' bulacak her hangi bir hareket, en muazzez ve en meşru' bir hakkın muhafazasına aid bir sada-yı i'tiraz bile olsa onu zaif düşüreceğinden hıyanet-i vataniyye mahiyyetini haiz olur. Böyle bir zamanda her kes her hale katlanarak, ve muttasıl malından, canından hükumete istediğini virerek muzaheret itmek vazifesiyle mükellefdir. Hükumet, İttihad ü Terakki'nin elinde değilse bu sefer millet sıfatiyle harbe talib olur. Ve bu def'aki harb memleket içün ne kadar muzırr ve mühlik ise o kadar işine yarar. Çünki o muhalif hükumet, arzu-yı milli(!)ye ittibaen böyle bir tehlükeli harbe girerse rezil olur ve derhal sükut ider. Zira hem muharebede rezil olmak hem de mevki'-i iktidarı terk itmemek başkalarının karı değildir. Şayed o hükumet bu tehlükeli harbe girmezse hem arzu-yı millete isyan itmiş ve hem de muharebe gibi şerefli ve an'anevi bir vazifeden kaçarak zelilane sulha razı olmuş ve belki düşmana satılmış olur, ve hülasa yine düşer.
---
(1): Kamil Paşa Meşrutiyyet'den evvel hayat-ı siyasiyyesinin nihayetine kadar yegane rakibi add olunan Said Paşa'ya nisbeten uzakdan uzağa zaaf ile ve belki noksan-ı hamiyyetle tenkid olunurdu. Halbuki bil'aks cesaret-i medeniyye ve kiyaset-i siyasiyye ile metanet ü hamiyyeti cem' iden Kamil Paşa'nın karşısında Said Paşa'nın fark ve imtiyazı, cerbezesine ve fazla zeka ve ma'lumatına inzimam iden hodgamlığı ile riyakarlığından ibaret idi. Meşrutiyyet bu iki racül-i devletin mukayesesi hakkında telakki-i ma'kusu kısmen tashih idebilmişdir.
Me'haz: "Dini Müceddidler yahud (Türkiye için Necat ve İ'tila Yolları)'nda Bir Rehber", Sahife 264 - 266, Mustafa Sabri Efendi
Memleketdeki keyfi ve mütehakkimane idarenin tevlid itdiği ıztırabat ile, bunlara iğmaz-ı ayn itmeyen muhaliflerin i'tirazatını basdırmak içün devleti daima bir düşmen-i harici ile muharebe içinde bulundurmak usulünün ne kadar keskin ve muhayyir'ül ukul bir tedbir yerine geçdiğini senelerce müşahede itdik. Bu, ardı arası kesilmeyen harici muharebeler devlet ve millet hakkında ister ğalibiyyeti müntic olsun ister mağlubiyyeti müntic olsun, her halde, İttihad ü Terakki'nin, dahildeki muhasımlarına karşı ğalibiyyetini te'min ider. Çünki bu sayede kendisine her şey mübah, ve muhaliflerine her şey haram olur. Hükumet, vatanı kurtarmakla meşguldür, aleyhinde vuku' bulacak her hangi bir hareket, en muazzez ve en meşru' bir hakkın muhafazasına aid bir sada-yı i'tiraz bile olsa onu zaif düşüreceğinden hıyanet-i vataniyye mahiyyetini haiz olur. Böyle bir zamanda her kes her hale katlanarak, ve muttasıl malından, canından hükumete istediğini virerek muzaheret itmek vazifesiyle mükellefdir. Hükumet, İttihad ü Terakki'nin elinde değilse bu sefer millet sıfatiyle harbe talib olur. Ve bu def'aki harb memleket içün ne kadar muzırr ve mühlik ise o kadar işine yarar. Çünki o muhalif hükumet, arzu-yı milli(!)ye ittibaen böyle bir tehlükeli harbe girerse rezil olur ve derhal sükut ider. Zira hem muharebede rezil olmak hem de mevki'-i iktidarı terk itmemek başkalarının karı değildir. Şayed o hükumet bu tehlükeli harbe girmezse hem arzu-yı millete isyan itmiş ve hem de muharebe gibi şerefli ve an'anevi bir vazifeden kaçarak zelilane sulha razı olmuş ve belki düşmana satılmış olur, ve hülasa yine düşer.
---
(1): Kamil Paşa Meşrutiyyet'den evvel hayat-ı siyasiyyesinin nihayetine kadar yegane rakibi add olunan Said Paşa'ya nisbeten uzakdan uzağa zaaf ile ve belki noksan-ı hamiyyetle tenkid olunurdu. Halbuki bil'aks cesaret-i medeniyye ve kiyaset-i siyasiyye ile metanet ü hamiyyeti cem' iden Kamil Paşa'nın karşısında Said Paşa'nın fark ve imtiyazı, cerbezesine ve fazla zeka ve ma'lumatına inzimam iden hodgamlığı ile riyakarlığından ibaret idi. Meşrutiyyet bu iki racül-i devletin mukayesesi hakkında telakki-i ma'kusu kısmen tashih idebilmişdir.
Me'haz: "Dini Müceddidler yahud (Türkiye için Necat ve İ'tila Yolları)'nda Bir Rehber", Sahife 264 - 266, Mustafa Sabri Efendi